Eski zamanlarda bir imparatorluk vardı. Padişahı çok iyi bir insandı. Oğlu şehzade babasına son derece saygılıydı. Ama padişah şehzadenin evlenmesini istiyordu. Bir torunu bir veliahdının olmasını istiyordu. Bir gün şehzadeyi karşısına çağırdı. “Oğlum seninle evlenmek isteyen birçok gelin adayı var. Birini seç beğen ve onunla evlen.” dedi. Şehzade “baba şu anda evlenmeyi düşünmüyorum.” Padişah kaşlarını çattı. “Ben evlenmeni istiyorum.” “Peki padişahım uygun bir gelin adayı bulmaya çalışırım.” Dedi. Ve padişahın huzurundan ayrıldı. Padişah pek ümit etmedi ama sonuçta söz almıştı.
Şehzade şehre inmek için elbiselerini değişti günlük sıradan kıyafetler giydi. Yaveri de aynı şekilde sıradan elbise giydi. Tanınmamak ve dolayısıyla esnafı doğacak ilgiden rahatsız etmemek için böyle giyiniyorlardı. Şehir merkezine doğru yol aldılar bir dükkanın önünde durdular içeri girdiler. Biraz alış veriş yaptılar. Dışarı çıktılar yaveri alınan eşyaları atına yükledi. Şehzade bu sırada karşı dükkanın önünde bir at gördü. Çok güzel bir attı güçlü boynu yelesi duruşu ve çok bakımlı beyaz bir at. Ayakları kahve rengi. Çok iyi bir at. Yanına gitti yularını tuttu atı inceliyordu. Eliyle atı sıvazlayıp ne harikasın sen diyordu. “Mükemmel mükemmel,” dedi. Arkasında biri belirdi geriye döndü. Çok güzel bir bayandı. Şehzade. “Şey at çok iyide ona bakıyorum,” dedi. Bayan. “Atım güzeldir iyidir,” dedi. Şehzade. “Bu atı satın almak isterim,” dedi. “Bu at satılık değil ama at almak istersen iyi atlar almak istersen şu tepenin arkasında çiftliğimiz var orada babamdan satın alabilirsiniz ,” dedi. Bayan ata bindi. Şehzade atıldı. “Ben bu atı almak istiyorum.” “Bu at satılık değil,” deyip oradan hızla uzaklaştı.
Şehzade yaverine yöneldi “o çiftliğe gidiyoruz” dedi ve atlara bindiler. Çiftliğin yolunu tuttular. Bir iki saatlik yoldan sonra çiftliğe vardılar. İçeriye haber saldılar çiftliğin sahibi geldi. “Buyur beyzadem.” Şehzade atından indi. “Çarşıda bir beyaz at gördük ayakları kahve rengi ve binicisi bayandı. Bu çiftliğin sahibinin babası olduğunu söyledi.” Çiftlik sahibi endişelenerek, “Buyurun ben babasıyım.” Şehzade “Ben o atı satın almak istiyorum,” dedi . Çiftlik sahibi bu habere sevinemedi. “Beyzadem o at kızımın onu tayken büyütmeye başladı hala ondadır size başka at verelim. İyi atlarım var.” Şehzadenin canı sıkıldı. “Ben o atı istiyorum.” “Beyzadem üzgünüm ama yapacak bir şey yok o atı hiç kimseye satamayız.” Şehzade atına yöneldi. “Yine geleceğiz.” Çiftlik sahibi her zaman beklerim misafirim olursunuz beyzadem . ” dedi
Bir hafta geçti. Şehzade ve arkadaşları sıradan elbiseler giyindiler. Şehzade bir arabaya hediye kumaşlar ipekler süslü vazolar porselenler yükletti ve iki üç kişi ile birlikte çiftliğe gittiler. Çiftliğin sahibi karşıladı. Hemen ardından kızı da geldi. Şehzade bayana dönerek, “Adınızı bağışlar mısınız.” “Adım Dilruba.” “Babanızı atınızı bize satması konusunda ikna edemedik. Belki sizi ikna edebiliriz. Atınızın fiyatını ödedikten sonra bir araba hediyeyi de size vereceğiz. Ne diyorsunuz.” Dilruba, “Atımı satamam beyzadem,” dedi. Şehzadenin canı çok sıkılmıştı. “Şimdilik hoşça kalın ama yine geleceğim.” Dedi ve ayrıldı.
Bir hafta geçti. Çiftliğe gitmek için hazırlık yaptı. Padişahlık arabasını hazırlattı şehzadelik armasını arabaya taktırdı üniformalarını giydi askerleri de hazırlandılar yola çıktılar . Çiftliğe vardılar. Çiftlik sahibi ve Dilruba hanım padişahlık arabasını görünce endişelendiler heyecanlandılar. Arabadan ineni görünce adeta dilleri tutuldu. Atı almak isteyen beyzadeydi. Şehzade Dilruba hanıma dönerek, “Ben bu imparatorluğun padişahının oğlu şehzade Ahmet’im ve atını satın almak istiyorum.”dedi . Dilruba, “ Atım sizindir ama ücret alamam çünkü satılık değil.” “Ücret istemiyorsanız ben atı alamam. Ben ücretini ödeyip satın almak istiyorum . Ama yine geleceğim,” dedi ve oradan ayrıldı.
Bir hafta geçti . Üniformasını giydi atına bindi askerlerini aldı yola çıktı. Çiftliğe vardılar. Çiftliğin sahibi onları karşıladı. Dilruba hanım arkada kapının arkasında şehzadeye görünmeden şehzade ne diyecek diye merak ediyordu. Şehzade Ahmet çiftlik sahibine dönerek. “Bu sefer at için gelmedim. Bu sefer kızını istemeye geldim.kızınızla evlenmek istiyorum,”dedi. Çiftlik sahibi çok şaşırdı. Dilruba hanım duyduklarına inanamadı. Hiç dışarı çıkmadı. Babasının ne söyleyeceğini merak etti. Babası, “Şehzadem siz isteğinizi söylediniz bundan ötesi büyüklerindir.”
Şehzade “Ben çiftliğinize çok geldim sıra sizde sizi kızınızla birlikte saraya davet ediyorum,” dedi ve ayrıldı.
Şehzade Ahmet babasına ve sultan annesine çiftlik sahibinin kızıyla evlenmek istediğini söyledi. Baba kızı saraya davet ettiğini söyledi. Baba padişah ve annesi, “Gelsinler,” dedi.
Bir hafta geçti. Baba kız saraya geldiler. Karşılandılar ağırlandılar. Baba padişahla çiftlik sahibi bir salona çekildiler. Ve çiftlik sahibi şehzade ile ilgili olayları anlattı. Bunun üzerine padişah Dilruba’nın kapının arkasına saklanmasını istedi. Ve şehzade Ahmet’i huzura çağırttı. “Ahmet Dilruba ile evlenmek mi istiyorsun yoksa beyaz atımı almak istiyorsun. Atı alırsan Dilruba’yı alamazsın Dilruba’yı alırsan atı alamazsın. Şimdi fikrini söyle.” Ahmet böyle bir durumla karşılaşacağını ummamıştı. Ama tereddüt etmeden, “Dilruba’yla evlenmek isterim,” dedi. Padişah rahat bir nefes aldı tekrar sordu. “Atı almak isterken Dilruba’ya yönelmenin sebebi ne.” “Baba ben Dilruba’yı ilk gördüğümde etkilendim. Atta da iyi bir at ama at benim Dilruba’yı görmem için bir sebepti. Bunu sonradan anladım anladığımda bu isteğimi babasına söyledim.” “Tamam Ahmet sen çıkabilirsin.” Sonra Dilruba’yı çağırdı. “Kızım dedi Ahmet’in dediklerini duydun onunla evlenmek istiyor musun.” Dilruba padişaha bakarak, “Siz nasıl uygun bulursanız efendim,” dedi.
Dilruba ve babası daha sonra çiftliklerine döndüler . Bir hafta sonra padişah ve sultan anne Dilruba ve babasını ziyarete gittiler. oğulları şehzade ile evlenmesi için Dilruba’yı babasından istediler. Her şey normal akışında gitti. Evlendiler. Dilruba sultan olmuştu Dilruba Ahmet’e düğün hediyesi olarak beyaz atı verdi. Onlar evlendiler. Bizde onlara şahit olduk.