Bir padişah vardı. Büyük bir imparatorluğa hükmediyordu. Bir sıkıntısı vardı . Hanımına doğum gününde ne hediye alacak onu düşünüyordu. Sultanı her şeyin iyisine sahipti. İmparatorluğunun en iyi atı ondaydı. Adına saraylar camiler şadırvanlar yaptırmış. En iyi en güzel mücevherler ondaydı. Her şeyi varmış. Kadındır bir çiçek versem bir kaç şiir yazsam diye düşünüyordu ama iki senedir çiçek verip şiir söylüyordu. Farklı bir şey yapmalıydı. Adına bir şarkı daha besteletsem diye düşündü ama olmaz onu önceden yapmıştım. Görgüsüzlük olabilir. Padişah bunları düşünürken bir yandan da mührünün kutusunu arıyordu. Biraz aradıktan sonra kutuyu buldu. Sonra aklına bir fikir geldi. Biraz daha düşündü bu iş olacak diye düşündü.
Ertesi gün oldu. Padişah atına binip yaveriyle birlikte kapalı çarşıya gitti. Baş kuyumcuyu çağırttı. Onunla uzun süre konuştu. Alışverişini yaptı ve saraya döndü. Eşi sultan sordu, “nereye gittiniz efendim,” dedi. “Çarşıda biraz işim vardı.” Dedi.Bir sonraki gün padişah üzgün bir şekilde sultanının yanına gitti. “Sultanım ben size doğum gününüz için elmas kolye almıştım.” “Evet efendim.” “İşte o kolyenin büyük taşı olan elması kaybettim. Elmas kolyeye takılı değildi. Herhalde düşürmüşüm.” Sultan dondu kaldı. “O elmas taşı kapalı çarşıda kestirip şekil verecektik ama atla koşarak giderken kesemin ağzı farkında olmadan açıldı. Elmas taş düştü.” “Efendim bana doğum günümde elmas kolye alıyorsunuz ve onun taşını düşürüyorsunuz. İnanılacak gibi değil.” “Kızmayın sultanım ben size başka alırım.” “Hayır efendim ben o kolyeyi istiyorum. Nerede kaybettiyseniz orada arayalım elmas taşı.” “Sultanım siz zahmet etmeyin . Kuyumcu başına söylerim o adamlarıyla arar.” “ Ben başka hediye istemiyorum. Ben o kolyeyi istiyorum. Bunu böyle bilin padişahım.”
Sultan sinirli ve üzgün. Kolyesinin elmas taşı kayboluyor. düşündükçe sinirleniyor. Akşam oldu padişah ve sultanı tahtlarında oturuyorlar. Aile yakınları vezirleri. Sultanın arkadaşları. Yemekler yenmiş müzik dinleniyordu. Sultanın doğum günüydü ama hiç keyfi yoktu. Diken üstündeydi rahat değildi. Düşündükçe sinirleniyordu. Padişaha bir haber geldi. Kuyumcu başı huzura gelmek istiyordu. Padişah ,“Gelsin,” dedi. Kuyumcu başı salona girdi elindeki kutuyu padişaha uzatıp, “Elması bulduk şekillendirdik ve kolyeye taktık padişahım,” dedi. Sultan çok büyük bir heyecan yaşadı başı döndü. Kısa bir andan sonra toparlandı kolyeye baktı. Kolye bulunmuştu kolyeyi çok beğendi. Çığlıklar atıp padişahın boynuna sarılmayı çok isterdi. Sultan kuyumcu başına dönerek, “Nerede buldunuz,” diye sordu. Oda ,“Atın eyerine sıkışmıştı efendim,” dedi. Padişaha, “Dönüp biz hiç akıl edemedik efendim,” dedi. Sonra salona dönerek, “Bu elmas kolye için padişahınıza çok teşekkür ediyorum,” dedi. Padişah sultanını çok sevindirmişti. Bu elmas kolyenin gerçekte kaybolmadığı sırrı baş kuyumcu ile padişah arasında kaldı. Ta ki elmas yüzüğün gerçekte kaybolmadığını padişah sultanına söyleyene kadar. Sultanı iyice yaşlanan padişahına hiç kızmadı.