jEKARTE. Akşam babam eve gelmişti kız kardeşimle ben hemen koştuk ona sarıldık. Bize yarın sabah erken kalkıp Vezirköprü kunduz ormanlarına gideceğiz dedi. Akşam pazarına uğrayıp çokça meyveler sebzeler aldım arabanın bagajına koydum. Çünkü kunduz ormanlarındaki kızıl geyikleri ziyaret edeceğiz dedi.
Çok sevinmiştik. Yakından bir çok geyiği bir arada göreceğiz ve biz onlara yiyecekler götürüyoruz. Çok mutluyduk çok sevinçliydik. Sabah bir an önce olsun istiyorduk. Annem de çok sevinçliydi ve hemen yol hazırlıklarına başladı. Yarın giyeceğimiz giysilerimizi gardıroptan çıkardı. Yarın ormanda piknikte yaparız deyip yiyeceklerimizi hazırladı. Kız kardeşimle ben babama geyikler hakkında birçok sorular sorduk. Babam sabırla bizlerin sorularına cevap verdi. Sonra annemin sesi duyuldu. Hadi çocuklar yataklara sabah erken kalkacağız. Biz o sevinçle odalarımıza koştuk. Sabahı düşünürken uykuya daldık.

Annem seslendi günaydın çocuklar. Ben gözlerimi açtım hemen yataktan fırladım elimi yüzümü yıkadım. Ve kahvaltı masasına yerleştim. Kız kardeşimde hemen benim ardımdan kahvaltıya geldi. Annem ve babam çoktan hazırlanmışlardı bile. Kahvaltıdan sonra pencereye gittim deniz üzerinde sabah aydınlığı alaca karanlığı açılmaya başlamıştı. Hemen bütün hazırlıklarımızı yaptık ve arabaya yerleştik. Samsundan Vezirköprüye doğru yola koyulduk. Babam ve annem geyikler hakkında konuşuyorlar bizde onlara katılıyorduk. Baba ormanda kurt da görür müyüz? Başka hayvanlarda görür müyüz gibi sorular sorarak yolculuğumuz devam ediyordu. Bir ara dinlenme molası verdik daha sonra tekrar yola devam ettik ve nihayet kunduz ormanlarına gelmiştik.
Orada bir korucu vardı. Bizim gibi bir çok ziyaretçi geliyormuş. Korucu onlarla ilgileniyormuş. Bilgiler veriyormuş. Getirdiğimiz yiyecekleri geyiklerin yeme yerlerine koyduk. Korucu ağaç dallarını birbirine çarpıştırarak sesler çıkarttı. O ağaç dallarını duyan geyikler bir bir orman içinden bize doğru koşmaya başladılar. Yiyeceklere yöneldiler kız kardeşimle ben onları izlerken çok sevinçliydik. Kocaman boynuzları olan ve küçük yavru olan geyikler vardı. Korucu bize döndü ve çocuklar dedi bu geyiklerin bir hikayesi vardır. Geyikler yiyeceklerini yerken bende bu hikayeyi size anlatayım dedi ve hikayeyi anlatmaya başladı. Ben ve kız kardeşim can kulağıyla dinlemeye başladık.
Bu geyiklerin arasında jekarte adında bir geyik vardı. Jekarte babası ile ormanda dolaşıyorlardı bazen çimenliklere bazen ağaçların arasında dolaşıyorlardı. Büyük bir yeşillikli bir alan vardı. Bu alanın içinde dolaşıyorlardı. Babası ön Ayağı ile işaret ederek bu tarafta kurtlar yaşamaktadır bu bölge onun için en tehlikeli bölgelerden biridir dedi. Jekartenin babası bilge bir geyikti. Jekartenin dikkatini bir şey çekmişti. Bu büyük alanın sonunda bir yar bir uçurum vardı. Karşısında da ayrı bir bölge vardı. Uçurumdan aşağıya baktı. Çok derindi dipte su vardı. Babasına sordu karşısı nasıl bir yer ki baba dedi. Babası orası buralardan ayrı bir yerdir. Büyükcedir ortasında bak görünüyor bir göl vardır uçurumlarla etrafı bu bölgeden ayrıdır dedi. Oraya sadece kuşlar gidebilir dedi. Jekarte karşıya baktı atlanılabilir mi diye ama zor iş diye düşündü. Ama çimenleri güzelmiş diye düşündü. Yavaş yavaş oradan uzaklaştılar.

Babası Jekartenin bilmediği yerleri de gezdirdi. Özellikle kurtların yaşadığı yerleri. Tehlikeli yerleri Jekarte öğrenmişti. Babası sonraları zaman içinde hastalandı ve vefat etti. Jekarte çok üzülmüştü. Artık akıl aldığı en iyi geyik olan babası ölmüştü ve yalnızdı.
Kunduz ormanlarında hayat devam ediyordu. Kurtlar zaman zaman saldırıyorlardı. Jekarte önceden tehlikeyi sezip büyük geyik ailesini o bölgelerden uzaklaştırıyordu. Jekartenin bu başarısını kıskanan Teron adında bir geyik vardı. Teron arkadaşlarını da yanına alıp büyük geyik ailesinin lideri olan Gerofaya Jekarte hakkında yalanlar uydurarak şikayet ediyordu. Yanındaki arkadaşlarına da onaylatıyordu. Kurtların tehlikesi olmadığı hallerde bile Jekartenin geyik ailesini o bölgeden çıkarttığını söylüyordu. Gerofa bir gün Jekarteyi yanına çağırdı. Jekarteye hakkındaki şikayetleri söyledi. Jekarte ne kadar anlattıysa da Gerofa pek ikna olmadı.
Çünkü uzun zaman içinde kurt saldırısı olmamış ve hiçbir geyik ölmemişti. Kurtlar daha çok uzaklardaki yaban domuzlarına saldırıyorlardı. Aslında jekarte bu konuda çok başarılıydı. Ama Teron ve arkadaşları bunu çekemiyorlardı.
Jekarte geyiklerin içinde güzel bir kız olan Josepe aşıktı. Josepte bunu biliyordu. Anlıyordu. Josep bir gün Jekartenin yanından geçiyordu.
Josep Jekarteye dönüp kızlar senin aklın ve sezgilerin yüksek olduğunu söylüyorlar ama ben inanmıyorum dedi. Senin sezgin ve aklın yüksek değil dedi.
Jekarte öylemi düşünüyorsun Josep dedi. Niye böyle düşünüyorsun ki Josep.
Akıllı olan sensin sezgileri yüksek olan sensin o zaman sen bul Jekarte dedi. Jekarte biraz daha ilerledi ve durdu. Josep hiç yerinden kıpırdamıyordu. Jekarte geriye döndü Josep ona bakıyordu. Josepin gözlerine baktı. Josepe doğru bir kaç adım yürüdü ve ön dizlerini kırıp yere ön dizlerini koydu.
Ve Josepe ne demek istediğimi de sen bul Josep dedi.
O da kabul ediyorum bütün kalbimle kabul ediyorum jekarte dedi.
Ve büyük bir hızla koşmaya başladılar. Diğer geyikler onlara bakıyorlar ne yapıyor bunlar dediler. Jekarte ve osep biz evlendik biz evlendik diye bağırıyorlardı. Bütün geyikler başlarını aşağı yukarı kaldırıp indirerek hareket ettiriyorlardı. Ve onları kutluyorlardı. Ama Teron ve arkadaşları büyük bir kinle onlara bakıyorlardı. Ama onlarda kabullenmek zorunda kaldılar.
Kunduz ormanlarında hayat devam ediyordu. Josep ve Jekartenin bir erkek çocukları oldu. Adını Javel koydular. Javel de büyüyordu. Babasını örnek alıyordu. Ama Jekarte büyük geyik ailesini korumakta çok zorlanmaya başlamıştı. Çünkü kurt saldırılarını unutan büyük geyik ailesi Jekarteyi dinlememeye başladılar ve Teron ve arkadaşlarını daha fazla dinlemeye başladılar. Teron ve arkadaşları Jekarteye fazla tedirgin olmana gerek yok yeşil otların tadını çıkar. Sende bizim dediklerimize uy keyfine bak. Ama Jekarte bazen kurtları kontrol için büyük yeşil alanın karşı tarafına yaklaşarak kurtları izliyor. Kutların lideri Orvırı ve yardımcısını takip ediyor. Orvır ve yardımcısı Ormen onlarda Jekarteyi bakışlarıyla takip ediyordu. Jekarte Kurtların geyiklerin bir zayıf anını kolladıklarını biliyordu. Çünkü kurtlar sürekli Jekarteyi uzaktan takip ediyordu.

Kurtların başı Orvır arkadaşlarına Jekarteyi öldürmemiz gerekiyor diyordu. Bazen yakalayamayacaklarını bildikleri halde Jekartenin peşine düşüyorlardı. Teron da bu durumun farkındaydı. Teron arkadaşlarını yanına alıp bir plan yaptılar. Teron bakın arkadaşlar Jekarte ile bir bahane ile kavga edelim onun bir boynuzunu kıralım. Bir boynuzu kırılınca kurtlardan kaçarken dengesini sağlayamaz hızlı koşamaz ve kurtlara yakalanır bizde ondan kurtuluruz nasıl bu fikrim dedi. Arkadaşları çok güzel bir plan dediler.
Jekarte Josep ve Javel otlaklarda karnını doyuruyorlardı. Jekarte Josepe biraz dolaşacağım dedi. Müsaade istedi ve ayrıldı. Jekarte büyük çimenli alana doğru yürüdü ve o uçuruma doğru ilerledi tabi ki kurtları kollayarak. Uçurumun kenarına geldi en dar yerine geldi. Karşı tarafa baktı. Karşı kısım ön tarafı taşlıklı ve sonra çim başlıyor. Kendi tarafı ise çimen ve biraz meyilli gidip sonra uçurum başlıyor. Meyilden önce atlamam gerekiyor ve karşı tarafta da taşlı kısımdan öteye düşmem gerekiyor diye düşündü. Belki orda bir saat kadar araştırdı düşündü. Sonra zıplayacağı ayak basacağı yeri inceledi ve sonra oradan ayrıldı.
Geyiklerin yanına gitmek için yürümeye başladı. Susamıştı su içmek için suya eğildi ama orada Teron ve arkadaşları da vardı. Teron ve arkadaşları Jekarteye sen su içemezsin dediler. İlk önce biz içeceğiz eğer sen içersen sen suyu bulandırırsın dediler. Jekarte böyle saçma şey mi olur dedi. Hemen Teronun arkadaşları saldırıya geçtiler. Teron da saldırıya geçti. Teron ve arkadaşları Jekarte ile büyük bir mücadeleye girdi. Jekarteyi yere düşürdüler. Teronun arkadaşları boynuzlarıyla Jekarteyi yere bastırıyorlar Teronda Jekartenin bir boynuzunun birini kırmaya çalışıyordu. Ve sonunda Jekartenin bir boynuzu kökünden kırıldı. Ve Teron ve arkadaşları kaçtılar.
Jekarte kurtlara böyle gözükmemesi gerekiyor çünkü kurtlar hemen saldırırlar. Kurtlar onun hızlı koşamayacağını bilirler. Hemen oradan uzaklaşıp kurt bölgesinden uzakta bir yere gitti. Orada bir kaya vardı. Onu biliyordu. Büyük acılar çekiyordu. O acılar içerisinde diğer boynuzunu kayaya vurarak kırmaya çalışıyordu. Josep ve Javel Jekarteye uzaktan bakıyorlardı. Josep ne yapmaya çalışıyor ki niye boynuzunu kırmaya çalışıyor dedi. Ve Jekarte boynuzunu kırmıştı. Büyük acılar çekiyordu. Yavaş yavaş Josep ve Javelin yanına gitti Josep kurumuş otlarla Jekartenin yaralarını siliyordu. Jekarte olayları josepe anlattı. Josepin canı sıkılmıştı. Üzüldü. Orada uyuya kaldılar.
Sabah kızıllığı ormanı sarmıştı. Uyandılar ayaklandılar. Jekarte biraz güçlenmek için bir şeyler yedi. Gün aydınlanmaya başlamıştı. Jekarte büyük çimenli alana doğru yürüyordu. Hatta kurtların bölgesine doğru yürüyordu. Josep arkasından baktı bu ne yapıyor böyle dedi. Sonra kurtlar Jekartenin yaklaştığını görünce kurtların lideri Orvır arkadaşlarına bağırarak hadi arkadaşlar saldıralım diyerek bütün kurtlar Jekarteye doğru koşmaya başladılar. Jekarte yönünü uçuruma döndü ve koşmaya başladı. Jekarte arayı fazla aşmadan hızlıca koşuyordu. Ve peşinden bütün kurtlar geliyordu. Kurtların iştahını arttırmak için biraz yavaşlayıp tekrar hızlanıyordu. Kurtlar olanca hızlarıyla Jekartenin peşinden koşuyorlardı. Josep ve Javel büyük bir heyecanla onları takip ediyorlardı. Teron ve arkadaşları da hayretle ve büyük reis Gerofa bütün dikkatleriyle izliyordu. Bütün geyikler bu koşunun nasıl sonuçlanacağını hayretle ve endişe ile bekliyorlardı. Josep çok endişeli ve üzgündü. Jekarte uçuruma yaklaşmıştı. Ve hızlanmaya son gücünü zorlayarak koşu hızını arttırıyordu ve kurtlar şimdi sıkıştı dediler ve onlarda olanca hızını arttırdılar. Jekarte çimenliğin eğimli yerin kıyısına geldiğinde kendini karşıya fırlattı. Jekarte boşluğun bitmesini bekliyordu. Ve karşıya ayaklarını basmıştı. Sonra bir ara arkaya baktığında kurtların hepsinin kayalıklara çarpa çarpa düştüklerini gördü. Kurtlar duramamıştı eğimli yerde kaydılar ve uçurumun sularını boyladılar. Artık hiçbir geyik için tehlike kalmamıştı. Jekarte biraz yürüdü ama ön ayağının birisi taşa çarpmıştı bayağı hasar almıştı. Ayağı aksıyordu. Yaralanmıştı.
Ayağı iyileşse bile karşıya tekrar geçemeyeceğini biliyordu. Josep ,Javel ve birçok geyik koştular uçurumun kenarına geldiler. Jekarteyle konuşmaya başladılar hepsi Jekartenin iyi olup olmadığını sordular. Çünkü atladığı yer uzun bir mesafe ve karşısı taşlıktı. Josep ve oğlu Javel endişe ve mutluluk içindeydi. Uzun bir aradan sonra bütün geyikler dağıldı. Josep ve Jekarte günlerce uçurumun kenarında beklediler. Orada Jekarte ile konuşuyorlardı. Josep Jekarteye ayağın iyileşsin tekrar bu tarafa geçersin diyordu . Onu teselli ediyordu. Josep umut ediyordu.
Jekarte yavaş yavaş adanın göl tarafına doğru yürümeye başladı Josepe seslendi su içeceğim sizde gidin sonra gelirsiniz dedi. Josep ve Javel onlarda ağaçların olduğu bölgeye doğru gittiler. Diğer geyiklere katıldılar. Kunduz ormanlarında zaman akıp geçiyordu. Javelin bir kız arkadaşı olmuştu. Zaman zaman uçurumun kenarına gelip Jekarteye sesleniyorlardı. Jekarte yakınlardaysa onları duyup geliyordu. Bazen Jekarte uzaklarda oluyordu konuşamadan geri dönüyorlardı. Jekarte ayağı aksıyordu ağrısı sızısı yoktu ama öyle uzun mesafe atlayabilecek sağlıkta değildi. Uzun zaman geçmişti. Jekartenin kendi taraflarına geçemeyeceğini Josep ve oğlu Javelde biliyordu. Birçok geyik Jekarteyi yakınlarda gördüklerinde uçurumun kenarına gelip Jekarte ile konuşuyorlardı.
Kunduz ormanlarında zaman akıp gidiyordu. Bir gün Josep oğlu Javel ve Javelin kız arkadaşı Jekarteyi ziyarete gittiler. Jekarte yakınlardaydı. Karşıdan birbirleriyle konuştular. Hal hatır sordular. Jekarte oğlunun kız arkadaşından konuşmalarından memnundu. Jekarte onların yanında olmasada mutluydu. Josepte oğlunun kız arkadaşından memnundu ve oğluna ona iyi bak dedi. Bir müddet daha konuştular. Josep oğluna siz gidin ben biraz babanla yalnız konuşacağım dedi.
Javel ve kız arkadaşı bayağı uzaklaşmıştı. Yağmurda yağmaya başlamıştı. Jekarte Josepe sende git artık dedi. Josep te hoşça kal deyip çimenliğe doğru yürümeye başlamıştı. Jekarte arkasından bakıyordu. Josep bayağı uzaklaşmıştı. Geriye döndü ve Jekarteye baktı. Yağmur onu bayağı ıslatmıştı. Jekarteye bakıyordu gözyaşları yağmur damlalarına karışıyordu. Hızlı hızlı nefes alıyordu. Bekledi bekledi ve var gücüyle uçuruma doğru koşmaya başladı. Yağmur yüzüne çarpıyor. O daha da hızlanıyordu. Jekarte ona hayretle bakıyor ne yapıyor bu kız delirdi mi diye düşünürken umarım başarılı olur demekten başka bir şey düşünemiyordu. Josep uçurumun kenarına geldi ve sıçradı boşluğun bitmesini bekliyordu. Karşı tarafa hatta taşlık alanı bile geçti. Onlara mutluluklar dileriz. Dedi ve korucu hikayeyi bitirdi.
Çocuklarda çok memnun kalmışlardı. Biz okuyanlarda bu aileye mutluluklar dileriz.