Eski zamanlarda bir prenses varmış. Sarayda herkes onu sever ve sayarmış . Onu her şeyden her tehlikeden koruyorlar mış. Sarayın ilerisinde vadide bir cadı ve cadının da bir yardımcısı vardı.. Bir atlı arabası ve birde cadı yola çıktığında onu uçarak takip eden bir kargası vardı. Cadı ve yardımcısı sürekli prensesi çarşıda takip ederlermiş.
Bu cadı koku cadısı idi. Çeşitli kokular yaparak insanlara zarar verirdi. Cadının büyük ve dik bir kayanın üzerinde evi vardı. Eve girmek için yüz basamaklı ahşap merdiveni vardı. Yabancılar eve girmesin diye kayanın etrafına kokarca kokusu yapmış ve dökmüş. Yabancılar koku yüzünden evin merdivenlerine dahi yaklaşamıyorlarmış. Cadı ve yardımcısı bu kokulara alışık oldukları için onlara bu kokular zarar vermiyordu.
Her pazar prenses çarşıya hizmetçi giysileri içerinde çıkarmış ama bunu cadı ve yardımcısı bilirmiş. Cadı yine böyle bir pazar günü cadı ve yardımcısı karga ve at arabası ile çarşıya gelmiş. Eline birkaç koku almış ve prensesin. Pazara gelmesini beklemiş. Ve prenses pazarın başında gözükmüş ve hizmetçi kılığında imiş.. hemen cadı ona yaklaşmış.” Güzel bayan benim çok güzel kokularım var” demiş. Prenses “almayacağım” demiş. Cadı “eğer koklarsanız fikriniz değişir” dedi. Ve şişenin ağzını açıp prensese uzattı. Prenses şişeyi koklayınca yere düşüp bayıldı.. cadı hemen şişeyi sakladı. Sonra “ben sağlıkçıyım dedi ve etrafını boşaltın” dedi.
Yardımcısına seslendi ve yardımcısı prensesi kucağına alıp at arabasının arkasına yatırdı. Cadı “ben bu kızımıza evde şifa vereceğim” dedi. Arabaya bindiler kargada peşi sıra arkalarından uçmaya başladı. Evlerine vardılar. Cadının yardımcısı prensesi kucaklayıp. Yüz basamaklı merdiveni çıkmaya başladı yardımcı zorlansa da prensesi eve getirmişti. Prensesi bir döşeğe yatırdılar. Cadı çok sevinçliydi. Çünkü kral kaybolan kızını bulana muhakkak ödül verecektir. Prensesi ben buldum deyip kraldan hediyeler alacaktı. Yardımcıda kargada çok sevinçliydiler. Prensese bir koku daha koklatmadan prenses uyanmayacaktı. Cadı ve yardımcısı evden gönül rahatlığı ile ayrıla biliyorlardı . Çünkü evi kokarca kokusu koruyordu. Eve hiç kimse giremiyordu.
Cadı , yardımcısı ve karga at arabasına binip sarayın önüne geldiler. Saraydan askerler çıktılar. Askerler ilan okuyorlardı. Prensesi bulana beş yüz altın verilecektir.duyurulur. Ertesi gün oldu tekrar sarayın önüne gittiler. Askerler kral kızını bulana bin altın verecek dediler. Bunun üzerine cadı yardımcısına dönüp . “hadi prensesi getirelim “dedi. Hemen eve gittiler. Cadı merdivenleri çıkmaya başladı. Yukarı kadar tam çıkıyordu ki ayağı kaydı düştü çok kötü düşmüştü ve orada ölmüştü. Cadı ölmüştü yardımcısı da prensesi uyandıracak kokuyu bilmiyordu.
Askerler cadıyı ve yardımcısını takip etmişlerdi. Askerler geldi yardımcıya yukarıda evde kimse var mı diye sordu. Yardımcıda yok dedi. Askerler biz bakalım dedi. Ama kokarca kokusundan ana kapıdan içeri giremediler. Yardımcısına sordular bu koku ne dediler. ”Kokuyu içeri kimse girmesin diye kayanın etrafına serpiştirdik ”dedi.
Askerler çok ısrar ettiler ve yardımcı eve çıkıp prensesi alıp aşağıya indirdi. Ama prenses uyuyordu.. cadı ölmüştü. Prensesi uyandıracak kokuyu da kimse bilmiyordu. Askerler yardımcıyı tutukladılar ve prensesi saraya getirdiler. Doktorlar şifacılar prensesi iyileştirmeye uykusundan uyandırmaya çalışmışlar ama başaramamışlardı. Günler geçmekteydi. Halk prensesi görmek istiyordu. Kral prensesi halkın ziyaretine müsaade etti.. İnsanlar ellerinde çiçeklerle geldiler karanfiller güller kır çiçekleri ile geldiler. Prensesi çepeçevre çiçeklerle süslediler. Prenses her nefes alışta bu çiçeklerin kokusunu aldı aldığı bu kokularla prenses yavaş yavaş uyanmaya başladı. Nihayet gözlerini açtı artık prenses uyanmıştı. Herkes sevinmişti. Halk sevinmişti . Kral sevinmişti. Krallıktaki herkes sevinmişti. Artık prenseslerine kavuşmuşlardı.