PRENSES VE ARILAR MASALI

Tarihte  bir kral vardı. Memleketini çok iyi idare ederdi. Yalnız genç  kızı hastaydı. Prenses için bir çok yerden hekim çağırttı. Ama hiçbiri  prensesi iyi edememişti. Prensesin dadısı kralın huzuruna çıkıp krala prensesi yaylaya çıkaralım orada bir müddet kalalım belki iyi gelir demiş.

Kral kabul etmiş.hazırlıklar başlamış . Birkaç gün sonra daha önce tespit edilen yere gitmek üzere yola çıkmışlar. Prensesi yolculuk yormaması için ara ara dinlenmişler. Sonra konaklama yerlerine varmışlar. Daha önceden hazırlanmış konutlara yerleşmişler. Bulundukları yer yerleşim alanı değildi. Çok temiz havası vardı etraf yem yeşil ve kuş sesleri vardı.           Prenses yatağına yatmış istirahata çekilmişti.
Birkaç gün geçmişti. Prensesin  yaylaya geldiğini duyan çevre köylüler prensesin hasta olduğunu bilerek  ona ikramda bulunmak için meyveler getirdiler. Ama prenses onların karşısına çıkamıyordu. Prensese şifalı otlar getirdiler. İyileşecek diye ümit ediyorlardı. Her gün ziyarete geliyorlardı.
Prenses gelen konuklar için bir dinlenme salonu yapılsın diye emir verdi. Ve salon prensesin konutunun karşısına yapıldı. Artık insanlar orada oturup konuşuyorlar orada buluşuyorlar. Prensesten haber almak isteyen oraya geliyordu. Bir gün genç bir arıcı  iki kovan arı ile prensesin  konutuna gelmiş. Arıcıyı dadı karşılamıştı. Arıcı, “Bu kovanları bahçeye koyuyorum. Bu arılar burada bal yapacaklar ben sonra onların balını alacağım ve size vereceğim. Balı prensese verdiğinizde bal prensesi iyi edecek demiş.” Arıcı kovanı yerleştirmiş ve gitmiş. Arılar faaliyete başlamış. Arılardan birisi açık pencereden prensesin odasına girmiş. Gündüz vakti yatakta olduğuna göre hasta galiba demiş ve kovana dönmüş. Doktor arıya söylemiş. Doktor arı uçmuş prensesin odasına girmiş. Sonra uçarak prensesin alnına konmuş. Prenses uyuyordu. Doktor arı elini  prensesin alnına koymuş evet demiş ateşi çok. Sonra uçarak  göğsünün üzerine konmuş . ciğerini kulağını yaslayarak dinlemiş sonra kalbini dinlemiş. “Evet prenses çok hasta” demiş. Ve kovana uçmuş. Sonra eczacı arı ile konuşmuş. Eczacı arı yola koyulmuş dağ bayır bütün çiçeklerden öz almış ama bir çiçeğin özünü çok faydalı bulmuş. Bu çiçekten bu yaylada çok varmış. Komar adlı bu çiçeğin özü fazlaymış. Eczacı arı kovana dönmüş  ve işçi arılara söylemiş.  “Prensese komar çiçeğinin özünden bal yapacağız arkadaşlar.” Demiş. İşçi arılar işe koyulmuşlar. Onlar bal yapmaya devam etmişler.

Her gün gelen ziyaretçilerin sayısı gittikçe artmaktaydı. Hata o alanda küçük pazar kurulmaya başlandı. Halk prensese yakın olmak istiyordu. Arıcı genç geldi prensesin konutuna çıktı. Dadı ile görüştü. Kovanlardan bir tepsi bal aldı. Prensese verilmek üzere dadıya verdi. Ve dadıya, “Bu kovanlar artık sizindir . Prensese hediyemdir.” Dedi. Sonra ayrıldı.

Zaman geçtikçe prenses güçlenmeye başladı iyileşmeye başladı. Ateşi düştü. İştahı yerine geldi. Baldan yedikçe iyileşti. Artık gülmeye başlamış ve dadısı sevinmişti. Ve krala haber verilmiş. Halk prensesin iyileştiğini duydukça daha çok ziyarete gelir olmuşlar. Kral kızını ziyarete gelmiş. Prensesi iyi görünce mutlu olmuş. Arıcının bulunması için emir vermiş. Buraya  prensesin yazlamaya gelmesi için konak yapılması için emir vermiş. Gelen gecen için han yapılsın diye emir vermiş.

Kralın emirleri yerine getirilmişti. Prensesin huzuru yerindeydi. Dışarı çıkıp halkın arasına karışıp alış veriş yapıp dadısıyla gezerdi. Cevre köylerden büyük ilgi vardı. İnsanlar birbirlerine nereye gidiyorsun dediğinde konağa gidiyorum diyorlardı. Daha sonra tüm memleket o bölgeyi prensesin adı ile anar olmuşlardı.  o yörenin adını Tonya demişlerdi.

Arıcı genç prensesle çok iyi arkadaş olmuşlardı. Gelecekte ne olur bilinmez.