Tarihte büyük bir krallık vardı. Bu krallığın bir prensesi vardı. Çok şirin çok iyi kalpliydi. Yalnız bir kusuru vardı şişmandı. Ama şişmanlığına pek üzülmüyordu. Şişmanlığını sorun etmiyordu. Daha çok saraydaki çocuklarla ilgileniyordu. Saraya gelen misafirlerle ilgileniyordu. Belki prenses şişmanlığını sorun etmiyordu ama babası ve annesi bu duruma üzülüyordu. Prensesin kilo vermesini çok istiyorlardı. Gelecek günlerde komşu krallığın veliaht prensi gelecekti. Hazırlıklar yapıldı. Karşılamada prenseste olacaktı.
Prens birkaç gün sonra geldi. Onu prenses karşıladı. Beraberce büyük salona girdiler. Kral ve kraliçe ayağa kalktılar hoş geldiniz dediler. Misafirlerini en iyi şekilde ağırlamaya başladılar. Akşam yemekte prenses ayrılan yerine oturdu. Ve prensle prenses yemekte sohbet ediyorlardı. Prensesin dikkatini bir şey çekti. Prens çok doğal ve kibardı. Prensesin kilolu olmasından hiçbir hoşnutsuzluğu yoktu. Bu prensin her halinden belliydi. Prens gayet samimi ve içtendi. Bu prensesin çok hoşuna gitmişti. İlk defa kilolu olmanın üzüntüsünü yaşıyordu. Prenses İlk defa kilolu olmanın rahatsızlığını yaşıyordu. Ama prensin sohbeti hoşuna gidiyordu.
Ertesi gün oldu. Prensesle prens bahçede yürüyorlardı. Taşlı yolun kenarlarında güller vardı. Prens eğildi bir gül kopardı iki avucunu da açarak ellerinin üzerinde gülü prensese uzattı. Prensin gülü sunuş biçimi prensesin dikkatini çekti. Ama prensin bu nazik davranışı prensesin çok hoşuna gitmişti. Sonra posta güvercinlerine baktılar. Sonra atlara baktılar . Atla gezintiye çıktılar. Diğer günler saraydaki çocuklarla ilgilendiler çarşıya çıktılar. Alış veriş yaptılar. Bir birlerine hediyeler aldılar. Prenses çok mutluydu.
Prensin geri dönüş zamanı gelmişti. Prens prensese “ sana mektup yazacağım. En kısa zamanda tekrar ziyaretinize geleceğim.”dedi. Atına binip nöbetçi askerleriyle birlikte yola çıktılar.
Prenses üzgündü ama tekrar işlerine döndü. Zayıflamaya karar verdi. Prens geldiğinde normal kiloda olmak istiyordu. Zaman geçti ama pek zayıflayamadı. Prensten de bir haber yoktu. Mevsimler geçti ama prensten yine haber yoktu. Bu durum prensesi bayağı üzüyordu. Bu üzüntü onun kilo vermesine de sebep olmaya başlamıştı. Dadıları vitaminsiz kalmaması için diyet programı uyguluyorlardı. Prensesin sağlıksız zayıflamaması için ellerinden geleni yapıyorlardı. Prenses kilo veriyordu.
Zaman geçti prensten bir haber yoktu. Prenseste bu duruma alışmıştı. Prenses çok güzel bir bayan olmuştu. Prenses atlı arabasına binerek nöbetçilerle birlikte çarşıya gittiler. Prenses alış verişini yaptı atlı arabaya bindi tam gidecekleri zaman bir keşiş atların önüne durdu. “Prensese çiçek vereceğim” dedi. Nöbetçiler onu ittiler. Prenses “bırakın gelsin,” dedi. Arabanın kapısı açıldı. Keşiş kapüşonunu hiç açmadan gülü uzattı. Prenses gülü aldı. Kesiş ayrıldı. Henüz uzaklaşmadan prenses “kesişi buraya getirin,” dedi. Çünkü kesişin gülü veriş biçimi prensin gülü veriş biçimiyle aynıydı. Prenses keşişe “kapüşonunu çıkar,” dedi. Keşiş kapüşonunu çıkardı. Ve karşısında prens vardı. Gözlerine inanamadı. “Prens ne oldu sana” dedi. Prensi yanına aldı. Saraya doğru yola çıktılar. Prens neden hiç aramadığını anlattı. Çok kötü hastalandığını hastalığının uzun sürdüğünü. “Tek veliaht olduğum için bu hastalığım halktan gizli tutuldu onun için sizi arayamadım prensesim. İyileşince sizi görmek istedim ama size mektup göndermediğim içinde size karşı mahcuptum. Onun için sizin karşınıza çıkamazdım. Sizi çarşıda görmek istedim ve sizi çarşıda gördüm prensesim. Çiçek vermek istedim şimdi karşınızdayım. Beni affedin prensesim.” Prenses tebessüm etti. “Prensim Saraya dönelim bol bol konuşuruz.”